top of page

2020 ve Sonrasında Dünyada Meydana Gelen Askerî Darbeler - BURMA

Updated: Aug 25


ree

1.         GİRİŞ


Myanmar’ın1948’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasından 2021 darbesine kadar geçen süreç, Myanmar Ordusu (Tatmadaw)’nun siyasi ve ekonomik gücü elinde tutma çabalarıyla karakterize edilebilir. Etnik çatışmalar, ekonomik kötü yönetim ve demokratik kurumların zayıflığı, darbelerin zemini olmuştur. Myanmar’ın askeri yönetim geleneği, bağımsızlıktan itibaren devam eden siyasi istikrarsızlığa dayanır.


1 Şubat 2021 tarihinde Myanmar’da gerçekleşen askeri darbe, ülkenin demokratikleşme sürecini kesintiye uğratarak uluslararası toplumda büyük yankı uyandırmıştır. 1962’de General Ne Win liderliğinde gerçekleşen darbe, 26 yıl süren askeri yönetimi başlatmıştır. 1988’de ekonomik kötü yönetim nedeniyle patlak veren ayaklanma, Ne Win’in istifasına yol açmış, ancak ordu, Devlet Kanun ve Düzen Restorasyon Konseyi (SLORC)’ni kurarak yönetime el koymuştur. 2008 Anayasası, ordunun siyasi ve ekonomik gücünü korumasını sağlarken, 2011’de başlayan yarı sivil yönetim, Thein Sein liderliğinde bazı reformlar yapmıştır. Ancak, bu reformlar ordunun ayrıcalıklarına tehdit olarak algılanmış ve 2021 darbesi, bu tarihsel döngünün bir devamı olarak ortaya çıkmıştır.

Ordu, seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla sonuçları tanımamış ve darbeyi meşrulaştırmak için bu gerekçeyi kullanmıştır. Zaten Myanmar’ın askeri darbeler tarihi ordunun kendisini ulusal birliğin koruyucusu olarak görmesi ve sivil yönetime karşı güvensizliği üzerine kuruludur. 2021 Myanmar darbesi coğrafi, ekonomik, sosyal, siyasi ve tarihsel faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkmıştır.


2.         DARBEYE GÖTÜREN NEDENLER


a.         Coğrafi Şartlar


Myanmar, Güneydoğu Asya’da stratejik bir konuma sahip olup, Çin, Hindistan, Tayland, Laos ve Bangladeş gibi ülkelerle komşudur. Ülkenin Andaman ve Nikobar Adaları’na yakınlığı, Hint Okyanusu’nda önemli bir jeopolitik rol oynamasını sağlar. Ancak, Myanmar’ın coğrafi yapısı, dağlık bölgeleri, geniş ormanlık alanları ve etnik çeşitliliği, merkezi yönetimin kontrolünü zorlaştırır. Özellikle kuzeydeki Kachin ve Shan eyaletleri ile batıdaki Rakhine eyaleti, etnik silahlı grupların güçlü olduğu bölgelerdir. Bu coğrafi bölünmüşlük, ordunun “ulusal birlik” gerekçesiyle sık sık müdahale etmesine zemin hazırlamıştır. Darbeye zemin hazırlayan coğrafi yapı, darbe sonrası hareketlerde de etkili olmuştur. Etnik silahlı örgütler (EAO’lar) ile ordu arasındaki çatışmalar bu bölgelerde yoğunlaşmıştır. Coğrafi olarak erişimi zor olan bu bölgeler, ordunun tam kontrol sağlayamamasını ve darbe sonrası muhalefetin silahlı direnişini kolaylaştırmıştır.


b.         Ekonomik Faktörler


Myanmar’ın ekonomik durumu, darbenin zeminini hazırlayan önemli unsurlardan biri olmuştur. Ülke, 2011’de başlayan demokratik reformlarla ekonomik büyüme kaydetmiş, yabancı yatırımlar artmış ve yoksulluk oranları azalmıştır. Ancak bu büyüme eşit dağıtılmamış ve kırsal bölgelerde yaşayanlar ile etnik azınlıklar büyük ölçüde ekonomik dışlanmışlık hissetmiştir. 2020’de COVID-19 pandemisi, turizm ve tekstil gibi sektörleri vurarak işsizliği artırmış ve ekonomik büyümeyi durdurmuştur. Orduya bağlı holdingler (örneğin, Myanmar Economic Corporation) ülkenin madencilik, telekomünikasyon ve bankacılık gibi kilit sektörlerinde önemli bir ekonomik güce sahiptir. Ulusal Demokrasi Birliği (NLD)’nin ekonomik reformları, bu holdinglerin ayrıcalıklarını tehdit etmiş ve ordunun darbe motivasyonunu güçlendirmiştir.


c.         Siyasi Faktörler


Myanmar’ın siyasi yapısı, ordunun tarihsel olarak baskın olduğu bir sistem üzerine kuruludur. 2008 Anayasası, orduya parlamentoda %25 sandalye garantisi, içişleri ve savunma gibi kilit bakanlıkların kontrolü ve veto yetkisi gibi ayrıcalıklar tanımaktadır. 2020 seçimleri NLD’nin 476 sandalyeden 396’sını kazanması, ordunun desteklediği Birlik Dayanışma ve Kalkınma Partisi’nin (USDP)  ise yalnızca 33 sandalye almasıyla sonuçlanmıştır. Ordu, seçimlere hile karıştığı iddiasıyla sonuçları tanımamıştır. Bu iddia bağımsız gözlemciler tarafından doğrulanmasa da ordu tarafından siyasi nüfuzunu korumak ve ülkede kontrolü yeniden ele almak için önemli bir gerekçe olarak kullanılmıştır.


d.         Sosyal Faktörler


Myanmar’ın sosyal yapısı, etnik çeşitlilik ve uzun süredir devam eden çatışmalarla şekillenmiştir. Ülke, Bamar çoğunluğunun yanı sıra Shan, Karen, Kachin ve Rohingya gibi çok sayıda etnik gruba ev sahipliği yapmaktadır. Etnik azınlıklar, merkezi hükümet tarafından uzun süredir dışlanmış ve ayrımcılığa uğramıştır. NLD hükümeti, etnik gruplarla barış görüşmelerinde ilerleme kaydedememiş ve Rohingya krizi uluslararası toplumun Myanmar’a yönelik yaptırımlarını artırmıştır


Rohingya krizi, Myanmar’ın Arakan (Rakhine) eyaletinde yaşayan Müslüman Rohingya halkının, Myanmar hükümeti ve Budist çoğunluk tarafından sistematik ayrımcılığa, şiddete ve etnik temizliğe maruz kalmasıyla ortaya çıkan insani bir krizdir. Rohingyalar, Myanmar’da vatandaşlık haklarından yoksun bırakılmış, hareket özgürlükleri kısıtlanmış, eğitim ve iş imkanlarına erişimleri engellenmiştir. Kriz, özellikle 2016 ve 2017 yıllarında Myanmar ordusunun Rohingyalara yönelik geniş çaplı askeri operasyonlarıyla zirveye ulaşmış, bu durum sosyal huzursuzluğu derinleştirmiştir.


e.         Tarihsel Arka Plan


Myanmar’ın 1948’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasından 2021 askeri darbesine kadar olan süreç, siyasi istikrarsızlık, etnik çatışmalar, ekonomik sorunlar ve ordunun (Tatmadaw) baskın rolüyle şekillenmiştir. Bağımsızlık sonrası demokratik bir hükümet kurulsa da etnik azınlıkların (Karen, Shan, Kachin vb.) özerklik talepleri, isyanları da beraberinde getirmiştir.


Merkezi hükümet, etnik grupların kontrol ettiği bölgelerde otorite kurmakta zorlanmış, komünist isyanlar ve etnik ayrılıkçı hareketler siyasi istikrarsızlığı artırmıştır. Hükümet siyasi çekişmeler ve istikrarsızlık nedeniyle orduyu geçici olarak yönetime çağırmış, General Ne Win liderliğinde ordu, 1958-1960 arası düzeni sağladıktan sonra yönetimi sivillere geri devretmiştir. Ancak iki sene sonra aynı general yeniden yönetime el koymuştur.


Ne Win’in izolasyoncu ve devletçi politikaları, ekonomiyi çökertmiş, kara borsa yaygınlaşmış, yoksulluk artmış ve altyapı çökmüştür. Muhalefet bastırılmış, basın özgürlüğü ortadan kaldırılmış, etnik azınlıklara karşı sert politikalar uygulanmıştır. Karen, Kachin ve Shan gibi gruplar, merkezi hükümete karşı silahlı mücadelelerini sürdürmüştür.


Ekonomik kriz ve siyasi baskılar, öğrencilerin öncülüğünde büyük çaplı protestolara yol açmıştır. Ordu protestoları kanlı bir şekilde bastırarak binlerce kişiyi öldürmüştür. Ne Win istifa etmiş, ancak ordu, Devlet Kanun ve Düzen Restorasyon Konseyi (SLORC) vasıtasıyla yönetime el koymuştur. SLORC, 1990’da genel seçimlere izin vermiş, ancak istediği gibi çıkmayan sonuçlarını tanımamıştır. SLORC, 1997’de Devlet Barış ve Kalkınma Konseyi (SPDC) olarak yeniden adlandırılmıştır.


2008 yılında Ordu, ülke üzerindeki siyasi kontrolünü sürdürebilmek için yeni bir anayasa hazırlamıştır. Anayasa parlamentonun %25’ini orduya ayırmakta, önemli bakanlıkları (savunma, içişleri) ordunun kontrolüne vermekte ve olağanüstü hâl durumlarında orduya darbe yetkisi tanımaktadır.


2011’den itibaren yönetimde kısmen sivilleşme, basın özgürlüğü gibi pozitif gelişmeler yabancı yatırımları ve ekonomiyi olumlu yönde etkilemiştir. Ancak, anayasal kısıtlamalar nedeniyle siyasi ve ekonomik gücünü koruyan ordu, 2017 yılında, Rakhine eyaletindeki Rohingya Müslümanlarına karşı etnik temizlik kampanyası başlatmıştır. Yaklaşık 700.000 Rohingya Bangladeş’e kaçmış, bu kriz General Min Aung Hlaing’in uluslararası alanda savaş suçu ile suçlanmasına neden olmuştur.


Ulusal Demokrasi Birliğinin (NLD), 8 Kasım 2020 seçimlerinde 476 sandalyeden 396’sını kazanması ordu tarafından siyasi ve ekonomik ayrıcalıklarına tehdit olarak algılanmıştır. Bu algıya Min Aung Hlaing’in kişisel hırsları, Rohingya krizindeki yargılanma riski ve ordunun “ulusal birliği koruma” ideolojisi eklenince darbe için yeterli motivasyon oluşmuş oluyordu.


3.         DARBENİN GELİŞİMİ


8 Kasım 2020 genel seçimlerinin ardından, 1 Şubat 2021 sabahı, Myanmar’da demokratik olarak seçilmiş Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) hükümeti, Myanmar ordusu tarafından gerçekleştirilen bir darbeyle devrilmiştir. Darbe, NLD’nin parlamentoda 476 sandalyeden 396’sını kazanarak ezici bir zafer elde etmesi sonrası, yeni seçilen parlamentonun yemin ederek göreve başlamasından bir gün önce yapılmıştır.


Darbe sabahı, Devlet Danışmanı Aung San Suu Kyi, Başkan Win Myint ve diğer NLD liderleri erken saatlerde düzenlenen baskınlarla gözaltına alınmıştır. Yaklaşık 400 milletvekili Naypyidaw’daki bir hükümet konut kompleksinde ev hapsine alınmıştır. İletişim hatları kesilmiş, telefon ve internet bağlantıları engellenmiş, devlet televizyonu MRTV “teknik sorunlar” gerekçesiyle yayın yapmamıştır. Myanmar Bankacılık Derneği’ne bağlı bankalar finansal hizmetleri askıya almıştır. Ordu, bir yıllık olağanüstü hal ilan ederek yönetimi Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing’e devretmiş ve Devlet İdare Konseyi’ni (SAC) kurmuştur.


4.         PROTESTOLAR VE SİVİL DİRENİŞ


Darbenin hemen ardından, Myanmar halkı darbeye karşı geniş çaplı protestolar başlatmıştır. “Bahar Devrimi” olarak adlandırılan bu hareket, sivil itaatsizlik, iş bırakma eylemleri, tencere-tava çalma kampanyaları ve kırmızı kurdele gibi sembolik eylemleri içeriyordu. Sağlık çalışanları, 3 Şubat’ta 110’dan fazla hastane ve sağlık kuruluşunda greve gitmiştir. Mandalay Şehir Geliştirme Komitesi’nden başkan yardımcısı Ye Mon dahil altı üye istifa ederek protestolara katılmıştır.

Protestolar barışçıl başlasa da ordu giderek sertleşen yöntemlerle karşılık vermiştir. Şubat ortasından itibaren güvenlik güçleri, Yangon ve Mandalay gibi şehirlerde göstericilere karşı gerçek mermiler ve göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır. Mart 2021’e gelindiğinde, güvenlik güçleri protestocuları öldürmeye ve binlercesini tutuklamaya başlamıştır.

Barışçıl protestoların bastırılması, halkı silahlı direnişe yöneltmiş, Mart 2021’de Sagaing bölgesindeki Kalay kasabasında ilk sivil silahlı direniş ortaya çıkmıştır. Halk Savunma Kuvvetleri (PDF) adı altında yerel milisler kurulmuş ve bazıları, Karen Ulusal Birliği ve Kachin Bağımsızlık Ordusu gibi etnik silahlı örgütlerle (EAO) ittifak yapmıştır. Nisan 2021’de, darbeyle görevden alınan milletvekilleri ve aktivistler, Ulusal Birlik Hükümeti’ni (NUG) kurarak gölge bir yönetim oluşturdmuş ve silahlı direnişi desteklemiştir.

2021 sonlarında, direniş Sagaing, Magway ve Chin eyaletlerinde yoğunlaşmıştır. Ordu köyleri yakarak sivilleri hedef almış, bu da daha fazla kişinin direnişe katılmasına yol açmıştır. 2022’de PDF, NUG ve EAO’lar arasında koordinasyon ve işbirliği artmıştır. Ekim 2023’te başlayan “1027 Operasyonu” ile Arakan Ordusu, Ta’ang Ulusal Kurtuluş Ordusu ve Myanmar Ulusal Demokratik İttifak Ordusu, Shan Eyaleti’nde büyük bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırı cunta için büyük bir darbe olmuş, iki bölgesel komutanlık, onlarca kasaba ve stratejik noktalar direnişçilerin eline geçmiştir.

2023 itibarıyla ordu, ülke topraklarının %60’ından fazlasını kaybetmiş, yalnızca büyük şehirlerde kontrolü elinde tutabilmiştir. Orduda moral bozukluğu başlamış, askerden kaçanlar nedeniyle 500.000 kişilik mevcut 150.000’lere düşmüştür. Zorunlu askerlik uygulaması gençlerin direniş bölgelerine veya yurtdışına kaçmasına neden olmuştur.

2024’te direniş, Lashio gibi stratejik şehirleri ele geçirmiş ve ordu ilk kez bir bölgesel komutanlığı kaybetmiştir. Ordu, sivil kayıplara da yol açan hava saldırılarıyla karşılık verse de bu saldırılar direnişi durduramamıştır.


5.         ULUSLARARASI TEPKİLER

Darbe, uluslararası alanda geniş çaplı kınamalarla karşılanmıştır. Güney Kore, 26 Şubat 2021’de darbeyi kınayan bir kararla savunma alışverişlerini askıya almıştır. Japonya ve Singapur, orduyu ölümcül güç kullanımını durdurmaya çağırmıştır. ABD, AB, İngiltere ve Japonya, Myanmar ordusuna ve ekonomik kaynaklarına yaptırımlar uygulamıştır.

Nisan 2021’de BM İnsan Hakları Konseyi, Myanmar ordusuna jet yakıtı ihracatını yasaklamış, ancak Çin ve Rusya, BM Güvenlik Konseyi’nde darbeyi kınayan kararları veto etmiş ve orduya silah sağlamaya devam etmiştir.

Kasım 2024’te Uluslararası Ceza Mahkemesi, Min Aung Hlaing için 2017 Rohingya soykırımı suçlamalarıyla tutuklama emri talep etmiş, ancak Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkeler, orduyla ilişkilerini sürdürmüştür.

Güneydoğu Asya Ulusları Birliği (ASEAN), “Beş Noktalı Mutabakat” ile krize çözüm aramış, ancak ordu bu girişime uymamıştır. Laos’un 2024’te ASEAN başkanlığı sırasında diyalog çabaları artsa da somut ilerleme sağlanamamıştır.


6.         SONUÇ

Darbe, toplumda kutuplaşmayı daha da artırmıştır. Darbeye karşı çıkan gençler ve sivil toplum, sivil itaatsizlik hareketi başlatarak protestolar düzenlemiştir. Ancak, ordunun sert müdahalesi, yüzlerce sivilin ölümüne ve binlercesinin yerinden edilmesine neden olmuştur. Sosyal medya, özellikle darbenin ilk günlerinde, protestoları koordine etmede önemli bir rol oynamış ancak ordu internet kesintileri ve medya sansürüyle bu alanı da kısıtlamaya çalışmıştır.

Darbe sonrası Myanmar’da insani kriz derinleşmiştir. BM’ye göre, 2025 itibarıyla 19,9 milyon kişi (nüfusun üçte biri) insani yardıma muhtaç durumda, 3,5 milyon kişi iç göçe zorlanmış ve 40.000 kişi komşu ülkelere sığınmış bulunmaktadır. Ekonomi %18 küçülmüş, sağlık sistemi çökmüş ve eğitim kesintiye uğramıştır. Yoksulluk oranı 2022’de iki katına çıkmış, salgın hastalıklar artmış ve Rakhine’de kıtlık riski ortaya çıkmıştır. Elektriğe erişim yarı yarıya düşmüştür. Yabancı yatırımlar çekilmiş, turizm sektörü çökmüş ve finansal sistem kaosa sürüklenmiştir. Nakit erişimi zorlaşmış, elektrik kesintileri yaygınlaşmış ve temel ihtiyaç maddelerine erişim kısıtlanmıştır.

Askeri cunta, protestoları bastırmak için ölümcül güç kullanmış, 2024 itibarıyla 8.000’i sivil (bunların 570’i çocuk) en az 50.000 kişi, cunta güçleri tarafından öldürülmüş 26.234 kişi tutuklanmıştır.

Rohingya krizi, darbe sonrası daha da kötüleşmiş, Arakan Ordusu’nun Rakhine’deki eylemleri, Rohingyaları yeni bir şiddet dalgasına maruz bırakmıştır. Bölgesel istikrarsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti ve siber suçlar gibi sınır ötesi suçlarda artışa yol açmış ve komşu ülkeleri de tehdit eder hale gelmiştir.

Darbe, resmi olarak henüz sonuçlanmamıştır. Çünkü ordu hâlâ başkent Naypyidaw ve büyük şehirlerde kontrolü elinde tutmaktadır. Ancak 2025 itibarıyla ordu, ülke genelinde ciddi bir otorite kaybı yaşamıştır. Min Aung Hlaing, 1 Ağustos 2021’de SAC’yi askeri bir geçici hükümetle değiştirerek başbakan olmuş ve olağanüstü hali uzatmıştır.


Ordu, direnişe karşı hava saldırıları ile mücadele etse de direniş güçleri hem kırsalda hem de stratejik bölgelerde üstünlük kazanmış bulunmaktadır. Darbenin başlangıcından bu yana, Myanmar halkı demokrasi için mücadele ederken, ordu giderek güç kaybetmiş ve izole bir konuma düşmüştür. NUG ve EAO’lar, kendi bölgelerinde okullar, hastaneler ve yönetim birimleri kurarak yerel yönetimler oluşturmuştur. Ancak bu yerel yapılanmalar, askeri hava saldırıları ve lojistik zorluklar nedeniyle oldukça kırılgan durumdadır.

2025 itibarıyla Myanmar, fiilen bir iç savaşın içinde ve siyasi olarak bölünmüş durumdadır. Min Aung Hlaing liderliğindeki Devlet İdare Konseyi, 2025’te tartışmalı bir seçim planlasa da bu muhalefet tarafından “meşrulaştırma girişimi” olarak algılanmakta ve destek görmemektedir. NUG, PDF ve EAO’lar, kendi bölgelerinde alternatif yönetimler kurarak federal bir demokrasi vizyonunu savunmaktadır.


Bu süreç, Myanmar’ın demokratik umutlarını yok eden bir darbenin, beklenmedik bir halk direnişiyle nasıl bir ulusal ayaklanmaya dönüştüğünü göstermektedir. Ancak çatışmaların devam etmesi nedeniyle ülkenin geleceği belirsizliğini korumaktadır. ASEAN ve BM’nin arabuluculuk çabaları sonuçsuz kalırken, Çin’in artan etkisi ve cuntanın zayıflaması, Myanmar’ın geleceğini daha da belirsiz kılmaktadır. Darbenin uzun vadeli etkilerinin Myanmar’ın parçalanmış bir devlet haline gelmesine yol açabilme ihtimali önemli bir risk olarak varlığını sürdürmektedir. Ülke adeta demokrasi mücadelesiyle kaos arasında sıkışmış durumdadır.

 

 

 

 

Kaynaklar

 

Mesaj Bırakın, Fikirlerinizi Söyleyin

© 2025 by Askeri Analiz.

bottom of page