top of page

2020 ve Sonrasında Dünyada Meydana Gelen Askerî Darbeler - MALİ

Updated: Aug 25


ree

1. GİRİŞ


Mali, Afrika’nın Sahel bölgesinde yer alan, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle tanınan bir ülkedir. Ancak son yıllarda siyasi istikrarsızlık, ekonomik zorluklar ve güvenlik sorunları nedeniyle uluslararası gündemde sıkça yer almıştır. 2020 ve 2021 yıllarında peş peşe gerçekleşen iki askeri darbe, siyasi ve sosyal anlamda Mali’nin kırılgan yapısını ve derin sorunlarını gözler önüne sermiştir. İnceleme kapsamında sözkonusu darbeleri tetikleyen coğrafi, ekonomik, demografik, siyasi, sosyal ve kültürel faktörler ele alınmış, darbelerin ortaya çıkış nedenleri, gelişim süreçleri ve bu olayların ulusal ve uluslararası bağlamda sonuçları ortaya konulmaya çalışılmıştır.


2. DARBEYE YOL AÇAN SEBEPLER

a. Tarihsel arka plan ve darbe kültürü


Mali, 1960’ta Fransa’dan bağımsızlığını kazandığından beri siyasi istikrarsızlık ve askeri darbelerle şekillenmiş bir tarihe sahiptir. İlk darbe tecrübesini bağımsızlığını kazandıktan sadece sekiz yıl sonra yaşayan ülke o günden beri halkı değil iktidarın muhafazasını öncelikleyen bir kısır döngünün içinde bocalamaktadır.


Kasım 1968’de, Yarbay Moussa Traoré liderliğinde bir grup subay, Cumhurbaşkanı Modibo Keita’yı devirmiş, 1991’e kadar sürecek tek partili bir rejim kurmuşlardır. Ancak 26 Mart 1991’de Yarbay Amadou Toumani Touré liderliğinde gerçekleşen yeni bir darbe Traoré’nin 23 yıllık yönetimini sona erdirmiştir. Yönetimi ele geçiren Touré, demokratik geçişi sağlayarak 1992’de seçimlerin yolunu açmış ve ardından sivil yönetime geçmiştir.


2012 yılına gelindiğinde askerler yeni bir darbeyle bu defa da Cumhurbaşkanı Amadou Toumani Touré’yi devirmiştir. Bu tarihte Yüzbaşı Amadou Sanogo liderliğindeki bir grup askerin, kuzeydeki Tuareg isyanı ve Azawad bağımsızlık hareketine karşı hükümetin yetersizliğini gerekçe göstererek gerçekleştirdiği darbe ülkedeki istikrarsızlığı daha da derinleştirmiştir. 2012 darbesi, Mali’nin kuzeyinde kontrolün kaybına ve cihatçı grupların güç kazanmasına yol açmıştır. Bu dönemde, Birleşmiş Milletler (BM) ve Fransa liderliğindeki uluslararası müdahaleler, güvenliği sağlamaya çalışsa da köklü sorunlar çözülememiştir. 2013 yılında yapılan seçimlerle İbrahim Boubacar Keita Cumhurbaşkanı seçilmiş, ancak onun yönetimi de yolsuzluk, kötü yönetim ve güvenlik sorunları nedeniyle eleştirilmiştir. Bu tarihsel bağlam, 2020 yılında gerçekleşen darbenin zeminini hazırlamıştır.


Mali’nin bağımsızlığını kazandığı 1960’tan itibaren ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan darbe söylemleri, ordunun siyasete müdahale etme geleneğini güçlendirmiştir. 1991 darbesi, demokratik bir geçişle sonuçlansa da ordunun “kurtarıcı” rolü toplumsal bilinçte yer etmiştir. 2020 darbesinde, Albay Assimi Goita liderliğindeki cunta, “Halkın Selameti İçin Ulusal Konsey” adıyla hareket ederek bu geleneği sürdürmüştür. Darbe kültürü, ordunun siyasi krizlerde çözüm olarak görülmesine yol açmış, bu da 2020 ve 2021 darbelerinin halk nezdinde kısmen kabul görmesini sağlamıştır.


b. Coğrafi Durum


Mali, Batı Afrika’da, denize kıyısı olmayan, 1,24 milyon kilometrekarelik bir yüzölçümüne sahip bir ülkedir. Kuzeyde çöl alanları, güneyde ise savanlar ve tarım arazileri hakimdir. Ülkenin başkenti Bamako, siyasi ve ekonomik faaliyetlerin merkezi konumundadır. Ancak, geniş coğrafyası ve zorlu arazi koşulları, merkezi yönetimin kuzey bölgelerdeki kontrolünü zayıflatmıştır. Özellikle kuzeydeki Tuareg isyanları ve cihatçı grupların faaliyetleri, Mali’nin coğrafi yapısının siyasi istikrarsızlık üzerindeki etkisini artırmıştır. 2020 darbesine giden süreçte, kuzeydeki güvenlik sorunları, hükümetin etkisizliği algısını güçlendirmiştir. Çöldeki erişim zorlukları, ordunun lojistik sorunlarla karşılaşmasına neden olmuş, bu da darbecilerin “güvenlik sağlanamıyor” söylemini meşrulaştırmasına zemin hazırlamıştır.


c. Ekonomik Koşullar ve Toplumsal Hoşnutsuzluk


Mali’nin ekonomisi büyük ölçüde tarım, hayvancılık ve altın madenciliğine dayanır. Ancak ülke dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alır. 2020 yılında kişi başına düşen milli gelir yaklaşık 900 dolar seviyesindedir. Yüksek yoksulluk oranları, işsizlik ve temel hizmetlere erişim eksikliği, halk arasında derin bir memnuniyetsizlik yaratmıştır.


Keita hükümeti, yaygın yolsuzluk iddialarıyla da karşı karşıya kalmıştır. Halk devlet kaynaklarının kötü yönetildiğini ve elitlerin zenginleştiğini düşünürken, ekonomik koşullar gittikçe kötüleşmiş, işsizlik, yoksulluk ve temel hizmetlere erişim sorunları artmıştır. BM raporları, üst düzey yöneticilerin uyuşturucu ticaretine karıştığına dair iddiaları gündeme getirmiş bu da halkın güvenini zedelemiştir. Bu arada 2020’de pandeminin ekonomik etkileri, zaten kırılgan olan Mali ekonomisini daha da kötüleştirmiştir.


Ekonomik kriz, özellikle genç nüfus üzerinde baskı oluşturmuş, bu da protesto hareketlerini körüklemiştir. 2020 darbesinden önce, muhalefetin “5 Haziran Hareketi” (M5-RFP) öncülüğünde düzenlediği gösteriler, ekonomik kötü yönetim ve yolsuzluk iddialarını merkeze almıştır. İmam Mahmud Dicko’nun liderliğindeki bu hareket, ekonomik sorunları hükümete karşı birleştirici bir söylem olarak kullanmıştır.


c. Demografik Yapı ve Sosyal Dinamikler


Mali’nin nüfusu 2020 itibarıyla yaklaşık 20 milyondur ve nüfusun %50’sinden fazlası 15 yaşın altındadır. Bu genç ve hızla büyüyen nüfus, iş gücü talebini artırırken, ekonomik fırsatların sınırlılığı nedeniyle toplumsal gerilimleri körüklemektedir. Ülke, etnik çeşitliliğiyle dikkat çeker; Bambara, Fulani, Tuareg, Songhai ve diğer etnik gruplar arasında zaman zaman gerilimler yaşanır. Tuareg’lerin kuzeydeki özerklik talepleri, 2012’den beri devam eden çatışmaların temel sebeplerinden biridir. 2020 darbesinde, etnik farklılıklar doğrudan bir neden olmasa da kuzeydeki güvenlik sorunları ve etnik temelli çatışmalar, hükümetin meşruiyetini zayıflatmıştır. Genç nüfusun işsizlik ve umutsuzlukla birleşen enerjisi, darbe yanlısı gösterilere katılımı artırmıştır.


d. Güvenlik sorunları ve terör


Aslında 2012 yılının Mali için bir dönüm noktası olduğu söylemek gerekir. Zira bu yılın başında kuzeydeki Tuareg ayrılıkçı hareketi MNLA (Azawad Ulusal Kurtuluş Hareketi), Mali hükümetine karşı isyan başlatmış, El Kaide bağlantılı cihatçı gruplar (Ansar Dine, AQIM, MUJAO) la Gao, Timbuktu ve Kidal gibi şehirlerin kontrolünü ele geçirmiştir. Aynı yıl, Mart 2012'de, ordu içindeki hoşnutsuzluk, Amadou Toumani Touré hükümetine karşı bir darbeyle sonuçlanmıştır. Darbe, ülkeyi siyasi bir kaosa sürüklemiş ve kuzeydeki krizi daha da kötüleştirmiştir.


2013 yılında yapılan seçimlerle İbrahim Boubacar Keita Cumhurbaşkanı seçilmiş, Mali bu dönemde de özellikle kuzeydeki Tuareg isyanları ve El Kaide bağlantılı cihatçı grupların saldırılarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ancak Keita, bu tehditleri kontrol altına almakta başarılı olamamıştır. Fransa’nın kendi kuvvetleriyle bölgede yürüttüğü operasyonlar ya da BM Barışı Koruma Misyonu olan MINUSMA’nın bölgedeki faaliyetleri de başarılı olamamış, şiddet olayları kuzeyden Burkina Faso, Nijer gibi komşu ülkelere de yayılmıştır. Hükümetin cihatçı gruplarla mücadelede yetersiz kalması, halk ve ordu arasında memnuniyetsizliği artırmıştır. Ordu içindeki hoşnutsuzluk da darbenin zeminini hazırlamıştır.


Güvenlik güçleri, cihatçı gruplara karşı mücadelede yeterli desteği alamadıklarını düşünürken, özellikle genç subaylar hükümetin cihatçı gruplara karşı etkisiz politikalarından rahatsızdır. Askeri bürokrasi ile sivil yönetim arasındaki anlaşmazlıklar büyürken, 17 Ağustos 2020’te Cumhurbaşkanlığı güvenlik şefinin görevden alınması, ordu içindeki gerginliği daha da artıran önemli bir tetikleyici olmuştur.


e. Seçim usulsüzlükleri ve sosyal huzursuzluk


2020 Mart-Nisan aylarındaki milletvekili seçimleri, usulsüzlük iddialarıyla gölgelenmiştir. Muhalefet lideri Soumaila Cissé seçimden üç gün önce seçim kampanyası yürütürken kimliği belirsiz silahlı kişiler tarafından kaçırılmıştır. Cissé’nin koruması saldırıda öldürülmüş, iki kişi yaralanmış ve Cissé ile birlikte 11 kişilik ekibi rehin alınmıştır.


Cissé’nin kaçırılması, Mali’deki güvenlik krizini ve hükümetin cihatçı gruplara karşı yetersizliği şeklinde yorumlanmış, Keita hükümetine yönelik halk desteğini daha da erozyona uğratmıştır. Seçimlerin tartışmalı sonuçları, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin Keita’nın partisine ek 10 sandalye kazanarak parlamentoda en büyük blok haline gelme imkânı sunması muhalefet ve halk arasında “hile” algısını güçlendirmiştir. Bu kararla siyasi ortam daha da gerilmiş, M5-RFP Hareketi (5 Haziran Hareketi – Yurtsever Güçler Topluluğu) kurulmuş ve kitlesel protestolar başlamıştır.


2020 yazında, M5-RFP hareketi, yolsuzluk, güvenlik sorunları ve seçim usulsüzlüklerini gerekçe göstererek Keita’nın istifasını talep eden büyük çaplı gösteriler düzenlemiştir. Bu protestolar, halkın geniş kesimlerinden destek almış ve hükümetin meşruiyetini sorgulatmıştır. Pandemiye rağmen, muhalefet (M5-RFP hareketi) ve muhafazakâr imam Mahmud Dicko liderliğindeki gruplar motivasyonlarını kaybetmemiş ve Keita’nın istifası gittikçe büyüyen kitlesel bir talep haline gelmiştir. Yıllarca süren sömürgecilik döneminin sonucu olarak halkın bir kısmında oluşan Fransa karşıtlığı ve bazı kesimlerin Keita’yı “Fransız kuklası” olarak görmesi de bu talebi körüklemiştir.


3. DARBELERİN GELİŞİMİ


a. 18 Ağustos 2020 darbesi


Haziran ve Temmuz aylarında Bamako’da düzenlenen ve hükümetin istifasını talep eden protestolara sert müdahale, halkın öfkesini daha da artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. 18 Ağustos 2020’de, Albay Assimi Goita liderliğindeki bir grup subay, Bamako’ya 15 km uzaklıktaki Kati askerî üssünde isyan başlatmıştır. Ödenmeyen maaşlar ve kötü çalışma koşulları gibi şikayetlerle isyan başlatan askerler, silah ve mühimmat alarak Bomako’ya doğru harekete geçmiştir. Darbeci askerler öğleden sonra başta Devlet televizyonu ORTM ve Ulusal Meclis olmak üzere Bomako’daki diğer hükümet binaları ve stratejik noktaları ele geçirmiş ve kontrol altına almıştır. Cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita ve Başbakan Boubou Cissé’nin evleri kuşatılmış, gözaltına alınan Keita ve Cissé Kati üssüne götürülmüştür. Gece yarısına doğru, Keita devlet televizyonu ORTM’de bir konuşma yapmış, “Kan dökülmesini istemiyorum, bu yüzden istifa ediyorum ve Ulusal Meclis’i feshediyorum.” açıklamasını yapmıştır.


Darbeciler, Ulusal Kurtuluş Komitesi (CNSP) adında bir cunta kurduklarını ilan etmiştir. Assimi Goita, ORTM’de, “Mali’nin kaosa sürüklenmesini önlemek için müdahale ettik. Demokratik seçimler yapılana kadar ülkeyi yöneteceğiz” şeklinde konuşmuş ve halktan sakin olmalarını, günlük hayatlarına devam etmeleri istemiştir. Bamako’da halkın önemli bir kısmı, özellikle M5-RFP yanlıları, darbeyi desteklemiş ve Keita’nın devrilmesini kutlamıştır.


Darbe sonrası, kuzey ve merkezdeki cihatçı grupların saldırıları daha da yoğunlaşmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), 2020’de Mali güvenlik güçlerinin 250’den fazla hukuksuz infaz gerçekleştirdiğini ve cihatçı grupların sivillere yönelik saldırılarının arttığını bildirmiştir.


ECOWAS, darbeyi kınamış, Mali’nin üyeliğini askıya almış ve sınırların kapatılması dahil ekonomik yaptırımlar uygulamıştır. ABD askerî yardımı durdurmuş, Fransa Mali’deki Barkhane Operasyonu’nun devam edeceğini, ancak darbeyi desteklemediğini belirtmiştir. BM Güvenlik Konseyi darbeyi kınamış ve gözaltındakilerin serbest bırakılmasını talep etmiştir.


ECOWAS’ın baskısıyla, CNSP bir geçiş hükümeti kurmayı kabul etmiş, 21 Eylül 2020’de emekli albay Bah N’Daw’ı geçici cumhurbaşkanı, Moctar Ouane’yi başbakan, Goita’yı ise cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atamıştır. 25 Eylül’de geçiş hükümeti resmen göreve başlamış ve 18 aylık bir geçiş süreci planlanmıştır.


b. 24 Mayıs 2021 darbesi


2020 darbesinden sonra kurulan geçiş hükümeti, ECOWAS’ın da baskısıyla sivil ağırlıklı bir yönetim oluşturmayı planlıyordu. 24 Mayıs 2021’de, Geçici Cumhurbaşkanı Bah N’Daw ve Başbakan Moctar Ouane, yeni bir kabine duyurmuş, 2020 darbesinin önemli isimleri Albay Sadio Camara (Savunma Bakanı) ve Albay Modibo Kone (Güvenlik Bakanı) Kabinedeki görevlerinden alınmıştır. Mayıs 2021’de, Ouane’nin yeni bir kabine oluştururken cunta üyelerini dışlaması, Goita ile gerilimi artırmıştır.


Diğer taraftan 2020 darbesinden sonra kurulan geçiş hükümeti demokratik seçimler için bir yol haritası oluşturmayı taahhüt etse de uygulamada yavaş hareket etmiş, yolsuzlukla mücadele ve ekonomik reformlarda başarılı olamamıştır. Cihatçı gruplara karşı mücadelede de ilerleme kaydedilememesi nedeniyle halk desteğini önemli ölçüde kaybeden hükümet ordunun “kontrolü ele alma” söylemini güçlendirmiştir.


Goita, sivil liderlerin kendisini dışladığını düşünerek harekete geçmiştir. Goita liderliğindeki askerler N’Daw, Ouane ve Savunma Bakanı Souleymane Doucouré’yi gözaltına almıştır. Gözaltılar Kati Askerî Üssünde gerçekleşmiş, gerçekleştirilen bu ikinci darbeyle Goita kontrolü tamamen kendi eline almıştır. Goita kendisini cumhurbaşkanı ilan etmiş ve seçimleri süresiz ertelemiştir.


Goita, ORTM’de; “Geçiş sürecinin ruhuna aykırı hareket eden N’Daw ve Ouane’yi görevden aldık” şeklinde konuşmuş, yeni seçimlerin 2022’de yapılacağını ve geçiş sürecinin devam edeceğini belirtmiştir.


Gözaltına alınan N’Daw ve Ouane, ev hapsine alınmış, N’Daw 26 Mayıs’ta sağlık sorunlarını gerekçe göstererek istifa etmiş, ertesi gün her iki lider de serbest bırakılmıştır. Mali Anayasa Mahkemesi, Goita’yı geçici cumhurbaşkanı olarak atamış ve böylece Goita resmen iktidarı ele geçirmiştir.


c. Darbe sonrası gelişmeler


Goita, 7 Haziran’da Choguel Kokalla Maïga’yı (M5-RFP üyesi ve eski bir bakan) yeni başbakan olarak atamıştır. Yeni hükümet askerler ve M5-RFP üyelerinden oluşmuş, Goita 2022’de seçim sözü vermiş ancak bu tarih daha sonra ertelenmiştir.


Katılım oranı %38’de kalsa da Haziran 2023’te yapılan oylamayla cuntaya af getiren ve Goita gibi askerî liderlerin cumhurbaşkanlığı adaylığına izin veren yeni anayasa %97 oyla kabul edilmiştir.


2021 darbesi sonrası Mali’nin Fransa ve Batı ile ilişkileri gerilmiş, Şubat 2022’de Fransa Barkhane Operasyonu’nu sonlandırmıştır. Buna karşılık Wagner Grubu ile iş birliğine başlanmış, Rusya ile yakınlaşma hızlanmıştır. Haziran 2023’te, Mali, BM MINUSMA misyonunun çekilmesini talep etmiştir.


ECOWAS ve Afrika Birliği, darbeyi kınamış, Mali’nin Afrika Birliği üyeliği askıya alınmış ve ek yaptırımlar getirilmiştir. Fransa, Barkhane Operasyonunu kademeli olarak sonlandırma kararı almıştır. Rusya, Mali ile askerî iş birliğini artırma sinyali vermiş, Wagner Grubu’nun Mali’ye girişi bu dönemde hızlanmıştır. BM, MINUSMA aracılığıyla sükûnet çağrısı yapmış, Goita’nın cumhurbaşkanlığı, uluslararası toplum tarafından fiilen tanınmıştır.


2023 yılında, Mali, Burkina Faso ve Nijer, Sahel Devletleri İttifakı (AES) adı altında bir savunma paktı kurarak terörle mücadelede iş birliğini artırmayı hedeflemişlerdir. Mali ayrıca Fransa’dan uzaklaşma ve bağımsızlığı pekiştirme yolunda, Temmuz 2023’te Fransızca’yı resmi dil olmaktan çıkararak yerel dilleri resmi dil statüsüne yükseltmiştir. Mart 2023’te medya kuruluşlarına baskılar artmış, RFI ve France 24 kanalları yayınlarına kısıtlama getirilmiştir. Nisan 2024’te tüm siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri süresiz askıya alınmıştır.


Goita yönetimi 2012’den beri devam eden güvenlik krizlerini ve 2020-2021 darbeleri sonrası siyasi istikrarsızlığa çözüm bulmak maksadıyla, Mali Ulusal Diyaloğu adıyla bir girişim başlatmıştır. Girişim, yerel liderler, sivil toplum, eski isyancılar ve diğer aktörleri bir araya getirmiş ancak bazı kuzeyli gruplar (örneğin, Azawad Hareketleri Koordinasyonu) katılmayı reddetmiştir.


Nisan 2025’te, Ulusal Diyalog Assimi Goita’nın beş yıl boyunca cumhurbaşkanı olarak atanmasını ve tüm siyasi partilerin feshedilmesini önermiştir. Nisan 2024’te faaliyetleri zaten süresiz askıya alınmış olan siyasi partiler diyalog önerileri doğrultusunda tamamen feshedilmiştir. Böylece muhalefet tamamen susturulmuş, Ras Bath gibi önde gelen muhalifler ya hapse atılmış veya sürgüne zorlanmıştır.


Diyalog sonrası, medya özgürlüğü daha da kısıtlanmış, Nisan 2025’te, RFI ve France 24’ün yayınları tamamen durdurulmuştur. Goita’nın “egemenlik” söylemleri güçlenmiş, sivil toplum kuruluşları, özellikle de Batı destekli olanlar yasaklanmış veya faaliyetleri engellenmiştir. Freedom House, 2025 raporunda Mali’yi “özgür olmayan” ülke kategorisinde tutmaya devam etmiş ve siyasi katılımın sıfıra indiğini belirtmiştir.


Diyalog, kuzeydeki Tuareg isyanları sorununu çözememiş, 2025’te, Azawad Hareketleri Koordinasyonu (CMA), Goita rejimine karşı yeni bir isyan başlatmıştır. Cihatçı gruplar (El Kaide ve IŞİD bağlantılı) da saldırılarını artırmış, 2024’te 1.200’den fazla sivil öldürülmüştür. Diyalog sonrası, güvenlik harcamaları bütçenin %55’ini tüketmiş, 500.000 çocuk okulsuz kalmıştır. Altın ihracatı, Wagner Grubu’nun kontrolüne geçmiş bu da ekonomik kaynakların cuntaya akmasını sağlamıştır.


Mali Batı’dan tamamen kopmuş, Fransa’nın Barkhane Operasyonunun yerini Rus Wagner Grubu almıştır. BM MINUSMA misyonu 2023’te çekildikten sonra güvenlik açığı daha da büyümüş ve 2025 itibarıyla Mali, Rusya ve Çin’in Afrika’daki vekil devleti haline gelmiştir.


4. SONUÇ


Mali’de 2020-2023 döneminde yaşanan darbe faaliyetleri, ülkenin kronik sorunlarının bir yansımasıdır. Yolsuzluk, kötü yönetim, güvenlik sorunları ve askeri bürokrasideki çatışmalar, darbelerin temel nedenleri arasında yer almıştır. Uluslararası toplumun kınamalarına rağmen, darbeci yönetim geçiş sürecini kendi koşullarına göre şekillendirmiştir. Türkiye’nin Mali’deki darbeye yönelik pragmatik tutumu, Afrika’daki stratejik hedeflerini yansıtırken, Fransa ve diğer Batılı ülkelerin tepkileri, eski sömürge bağlarının ve bölgesel çıkarların önemini ortaya koymuştur.


Mali’nin geleceği, demokratik kurumların güçlendirilmesi, güvenlik sorunlarının çözülmesi ve ekonomik istikrarın sağlanmasına bağlıdır. Ancak, mevcut koşullarda, darbe döngüsünün kırılması ve kalıcı bir istikrarın sağlanması zor görünmektedir. Uluslararası toplumun Mali’ye yönelik yaptırımlar yerine yapıcı diyalog ve destek mekanizmalarına odaklanması, ülkenin toparlanma ve demokrasiye geçiş sürecine daha fazla katkı sağlayabilir.


KAYNAKLAR


Mesaj Bırakın, Fikirlerinizi Söyleyin

© 2025 by Askeri Analiz.

bottom of page